Geri dön

TEKERLEME

 

 

TEKERLEME NEDİR?

Tekerlemeler sözlüklerde “ağızda yuvarlanan söz, saçma sapan söz, eşsesli kelimelerle kurulu konuşma” anlamlarına gelen tekerleme masal, hikaye, bilmece, halk tiyatrosu gibi bazı edebi türler içinde veya bağımsız olarak söylenen ölçülü ve kafiyeli sözlerdir. Söz, kelime ve ses benzerliğinden faydalanılarak söylenen, kısa, hoş cümlecikler.Tekerleme halk edebiyatına ait bir türdür.

Tekerleme; masal, halk hikâyesi, bilmece ve âşık edebiyatına ait edebî ürünlerin içinde yer alır. Bazen bağımsız olarak da kullanılabilir. Tekerlemeler daha çok çocuklar tarafından kullanılan bir tür olmasına rağmen, halk ozanları da zaman zaman şiirlerine mizahî unsur katmak için tekerlemelerden yararlanırlar. Tekerlemelerde genellikle gerçek hayatla bağdaşmayan hayalî öğeler ve düşünceler sıralanır. Tekerlemelerde konu pek belirli değildir.

Bazı yörelerde halk aşıklarının karşılıklı atışmaları, verilen bazı hazır cevaplar da tekerleme şeklindedir. Tekerlemeler; söz cambazlığı ve hayal mahsulü oldukları için yarı anlamlı veya anlamsız olabilirler. Genellikle masalların başlarında, çocuk oyunlarının aralarında birbirine benzer kelimelerden yapılırlar.

“Bir varmış, iki yokmuş… evvel zaman içinde kalbur saman içinde… vs.” gibi tekerleme Halk Edebiyatı diye isimlendirilen karagöz, ortaoyunu ve meddah hikayelerinde, çeşitli törenlerde, Kandillerle ramazan ayının son günlerinde de güzel ve hoş tekerlemeler söylenir. Söyleyenlere dinleyenler tarafından bahşişler verilir.

KOLAY TEKERLEMELER

MAKAS

Makas, makas, makas,

Ali dayı, noktaya bas,

Trampetler çalınıyor,

Yüzbaşılar darılıyor,

Darılmayın yüzbaşılar,

Can yürekten ayrılmıyor.

ASKERLER

Sıra sıra fenerler,

İşte geldi askerler.

Merdivenden iniyor,

Bize para veriyor.

Yağ parası, mum parası,

Akşama kandil parası.

DOKTOR

Doktor gelir tık tık tık,

Elinde ibrik,

Biz bu ilaçtan bıktık,

Tıka tıka tık.

BADEM

Adem madene gitmiş.

Adem madende badem yemiş.

Madem ki Adem madende badem yemiş,

Niye bize getirmemiş.

EN ZOR TEKERLEMELER

* Şu yoğurdu nane ile birlikte sarımsaklasak da mı saklasak nane ile sarımsaklamasak da mı saklamasak. Nanesiz sarımsaklasak da mı saklamasak?

* Kınıklı kılıbık kırpıntı Kıyasettin, Kırımlı kılkuyruk kıtmiri kıkır kıkır kıkırdatarak küskütük küçümen küfeci külhaniyle külüstür Kürşat´ı külünklü küngür üstüne küttedek devirdi.

* İbibiklerin ibiklerini iyice iyileştirmek için İstinyeli istifçi İbiş´in istif istiridyeleri mi, yoksa, İskilipli İspinoz işportacı İshak´ın işliğindeki ibrişimleri mi daha iyi, bilemiyorum.

* Sizin dala konmus, hallu, bellu, gabellu, kabak bas bel baykusu,

Bizim dala konmus, hallu, bellu, gabellu,kabak bas bel baykusuna,

"Sen nasil bir hallu, bellu, gabellu, kabak bas bel baykususun", demis.

Bizim dala konmus, hallu, bellu, gabellu, kabak bas bel baykusu da,

Sizin dala konmus, hallu, bellu, gabellu, kabak bas bel baykusuna,

* Çatalağzı'nda Çatalcalı çatalsız, çatalcının çarpık çurpuk çalçene Çoruhluya çarptı. Çatalca'da başı çıbanlı topal çoban çatal yapıp çatal satar. Çatalca'da saf çoban çatal yapıp çatalsızlara çatal satar. Çatalca'da topal çoban çatal yapıp çakallara çatal satar.

* Bir pirinci birinci buluşta bir inci gibi birbirine bağlayıp, Perlepe berberi bastıbacak Bedri ile beraber Balıkesir pazarına parasız giden bu paytak budala, babası topal Badi´den biberli bir papara yedi.

* Şu yoğurdu nane ile birlikte sarımsaklasak da mı saklasak nane ile sarımsaklamasak da mı saklamasak. Nanesiz sarımsaklasak da mı saklamasak?

* Kapıyı kıcır gattırıcılardan mısın, ocağı kıvılcımlattırıcılardan mısın? Ne kapıyı kıcırdattırıcılardanım ne ocağı kıvılcımlattırıcılardanım.

* Be birader buraya bak, başı bereli burma bıyıklı bastı bacak bayan berberiyle bizim Bedri bey birlikte bir pirinci birinci buluşta birbirine dizip Bursa pazarına indi.

* Uykucu Ülkü, ucu tüllü üç örtüyü ütüyle ütüleyip de mi üstüne örtünmeli, üç örtünün ucunu tülleyip ütüleyip de mi üstüne örtünmeli?

KISA TEKERLEMELER

1. Şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi, ortadaki su şişesi.

2. Şemsi Paşa pasajında sesi büzüşesiceler.

3. Bir berber bir berbere bire berber gel beraber bir berber dükkanı açalım demiş.

4. Dal sarkar kartal kalkar, kartal kalkar dal sarkar.

5. Paşa tasıyla taşa taşa beş tas has üzüm hoşafı. Paşanın tasası taşanın maşası pas tutmaz şaşılır makası.

6. Götür küpü, dök küpü. Getir küpü dök küpü.

7. Gül dibi, bülbül dili gibi.

8. Çarşıda koza ucuz, çarşıda darı ucuz, çarşıda boza da ucuz mu?

9. Falcı, falcının falına, fasa fiso dedi.

10. Sudan çıktı iki su şadısı, biri erkek şu şadısı, diğeri dişi şu şadısı.

11. Keşkekçinin keşkeklenmiş keşkek kepçesi.

12. Bu bankaya eski veznedar gelecek, bu bankaya eski vezne dar gelecek.

13. Bu evi yıkıp yapsak da mı otursak, yoksa yıkmasak onarsak da mı otursak?

UZUN TEKERLEMELER

* Şu tarlaya bi şinik kekere mekere ekmişler. Bu tarlaya bi şinik kekere mekere ekmişler. Şu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlıklı pis porsuk, bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlıklı pis porsuğa demiş ki; "ben bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlıklı pis porsuğum" demiş. öteki tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlıklı pis porsukta; ben de; "bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlıklı pis porsuğum" demiş

* Sizin damda var beş boz başlı beş boz ördek, bizim damda var beş boz başlı beş boz ördek. Sizin damdaki beş boz başlı beş boz ördek; bizim damdaki beş boz başlı beş boz ördeğe: "Siz de bizim gibi beş boz başlı beş boz ördeksiniz." demiş.

* Bir tarlaya kemeken ekmişler. İki kürkü yırtık kel kör kirpi dadanmış. Biri erkek kürkü yırtık kel kör kirpi, öteki dişi kürkü yırtık kel kör kirpi.Kürkü yırtık erkek kel kör kirpinin yırtık kürkünü, kürkü yırtık dişi kel kör kirpinin yırtık kürküne eklemişler.

* Be birader buraya bak, başı bereli burma bıyıklı bastı bacak bayan berberiyle bizim Bedri bey birlikte bir pirinci birinci buluşta birbirine dizip Bursa pazarına indi.

* Hakkı haklının hakkını yemiş. Haklı Hakkı'dan hakkını istemiş. Hakkı haklıya hakkını vermeyince haklı da Hakkı'nın hakkından gelmiş.

KARIŞIK TEKERLEME ÖRNEKLERİ

1. Bu mum umumumuzun mumu.

2. Nankör nalbant nalları nallamalı mı, nallamamalı mı?

3. Kapı gıcırdatanlardan mısınız? Kıvılcım sıçratıcılardan mısınız?

4. El alem ala dana aldı ala danalandı da biz bir ala dana alıp da ala danalanamadık.

5. Üçüncü üçkâğıtçı, üçe tek üçleşerek üç teker arabayla süzüm süzüm süzülen süzgeçleri süzdü.

6. Hakkı haklının hakkını yemiş. Haklı Hakkı'dan hakkını istemiş. Hakkı haklıya hakkını vermeyince haklı da Hakkı'nın hakkından gelmiş.

7. Kelkit'te keklikler Kesmik' e dadanmışlar. Kelkitliler de Kesmik'teki kekliklerin etine dadanmışlar. Kelkit'teki keklikler Kesmik'e dadanmayaydılar, Kelkitliler de Kesmik'teki kekliklerin etine dadanmazlardı.

8. Be birader buraya bak, başı bereli burma bıyıklı bastı bacak bayan berberiyle bizim Bedri bey birlikte bir pirinci birinci buluşta birbirine dizip Bursa pazarına indi.

9. Paşa tasıyla taşa taşa beş tas has üzüm hoşafı. Paşanın tasası taşanın maşası pas tutmaz şaşılır makası.

UZUN TEKERLEME ÖRNEKLERİ

1. Al bu takatukaları takatukacıya takatukalattırmaya götür, eğer takatukaları takatukacı takatukalatmazsa takatukaları taktukacıya takatukalattırmadan getir.

2. Be birader buraya bak, başı bereli burma bıyıklı bastı bacak bayan berberiyle bizim Bedri bey birlikte bir pirinci birinci buluşta birbirine dizip Bursa pazarına indi.

3. Uykucu Ülkü, ucu tüllü üç örtüyü ütüyle ütüleyip de mi üstüne örtünmeli, üç örtünün ucunu tülleyip ütüleyip de mi üstüne örtünmeli?

4. Üstü üç taslı taç saplı üç tunç tası çaldıran mı çabuk çıldırır, yoksa iç içe yüz ton saç kaplı çanı kaldıran mı çabuk çıldırır.

5. Kınıklı kılıbık kırpıntı Kıyasettin, Kırımlı kılkuyruk kıtmiri kıkır kıkır kıkırdatarak küskütük küçümen küfeci külhaniyle külüstür Kürşat'ı külünklü küngür üstüne küttedek devirdi.

6. Sizin damda var beş boz başlı beş boz ördek, bizim damda var beş boz başlı beş boz ördek. Sizin damdaki beş boz başlı beş boz ördek; bizim damdaki beş boz başlı beş boz ördeğe: "Siz de bizim gibi beş boz başlı beş boz ördeksiniz." demiş.

ZOR TEKERLEMELER

1. Gagavuz kuşunun gagası gerdandan sarkar, ger ger gerilen gergefin gültası Galata'dan galat gergedana gül atar.

2. Kara kızın kısa kayışını kasışına kızmayışına şaşmamışsın da, kuru kazın kızıp kayısı kazışına şaşmış kalmışsın.

3. Kapıyı kıcır gattırıcılardan mısın, ocağı kıvılcımlattırıcılardan mısın? Ne kapıyı kıcırdattırıcılardanım ne ocağı kıvılcımlattırıcılardanım.

4. Be birader buraya bak, başı bereli burma bıyıklı bastı bacak bayan berberiyle bizim Bedri bey birlikte bir pirinci birinci buluşta birbirine dizip Bursa pazarına indi.

5. Uykucu Ülkü, ucu tüllü üç örtüyü ütüyle ütüleyip de mi üstüne örtünmeli, üç örtünün ucunu tülleyip ütüleyip de mi üstüne örtünmeli?

KOMİK TEKERLEMELER

1. Bir berber bir berbere bire berber gel beraber bir berber dükkanı açalım demiş.

2. Dal sarkar kartal kalkar, kartal kalkar dal sarkar.

3. Üç tunç tas kayısı hoşafı.

4. El alem ala dana aldı aladanalandı da biz bir ala dana alıp aladanalanamadık.

5. Adem madene gitmiş. Adem madende badem yemiş. Madem ki Adem madende badem yemiş, niye bize getirmemiş.

ŞEKİL YÖNÜNDEN TEKERLEMELER

1.Manzum (Nazım Biçimindeki) Tekerlemeler

Oyun oynarken söylenilen tekerlemelerin çoğu bu gruba girer. Karşılıklı konuşma biçiminde olanlarda hece ölçüsü yoktur, yalnızca kafiye ve ses tekrarları vardır.

Nazım biçimi düzenli tekerleme

Aladağın armudu ,
Anan baban var mıydı?
Anam babam olsaydı,
Beni burda kor muydu?

Nazım biçimi düzensiz tekerleme

Bas bakalım bardak kadar oldun mu?
Çık bakalım çömlek kadar oldun mu?

2. Mensur (Düzyazı Biçimindeki) Tekerlemeler

Daha çok masal ve halk hikâyesi gibi anlatmaya dayalı türlerin içinde görülür. “Çatalca’da topal çoban çatal yapar, çatal satar. Bilmem parası var mı da çatal sapan yapar satar, bilmem parası yok mu da çatal sapan yapar satar.”

TEKERLEME ÇEŞİTLERİ

1. Çocuk oyunları tekerlemeleri.
2. Masal tekerlemeleri.
3. Tören tekerlemeleri.
4. Bağımsız söz cambazlığına dayanan tekerlemeler

1.ÇOCUK OYUNLARI TEKERLEMELERİ

Bu tekerlemeler çocuk folklorunda önemli bir yer tutar. Çocukları oyuna hazırlar, oyunun sıkıcılığını ve monotonluğunu giderir.

a) Ebe Seçimi ve Ebe Çıkarma Tekerlemeleri:

Grup veya takım oyunlarında yönetici olan ya da takıma karşı tek başına karşı koyan oyunculara “ebe” denir. İkiden fazla oyuncunun yer aldığı oyunlara başlamadan önce ebe seçimi yapılır. Bunun için de “sayışma” denen tekerlemeler söylenir. Bu yolla oyundaki “ebe” belirlenir. Oyuncular, bu tekerlemeler söylenerek tek tek sayışma dışında bırakılır. En son kalan oyuncu da “ebe” olur.

Ebe ebe nerede,
Su doldurur derede,
Dere boyu çalılık,
Şu ebe ne de alık,
Ebe suya dalamaz,
Araba da bulamaz,
Ene mene dostum,
Ben sana küstüm,
Armudu kestim,
Tavana astım,
Tap dedi düştü,
Kargalar üşüştü,
Bu da bana düştü.

Oyun için gruplaşma, takım oluşturma ve oyunu yönetecek birinin ortaya çıkması oyun kurallarını uygulama bakımından çok önemlidir. Bu nedenle grupların ve takımların ayrımı da çoğu kez “sayışma tekerlemeleri” ile yapılır.

ÖRNEKLER:

Oooo!..
İğne battı, canımı yaktı
Tombul kuş
Arabaya koş
Arabanın tekeri
İstanbul’un şekeri
Hap hup, altın top
Bundan başka oyun yok.

b) Oyuna Eşlik Eden Tekerlemeler:

c) Yanıltmacalar ve Şaşırmacalar:

Söylenişleri birbirine yakın olan seslerden kurulu sözcükler, çabuk çabuk tekrar edilirken dilimiz sürçer. Söylemekte güçlük çekeriz. Tam veya yarım tümcelerden oluşmuş bu tür söz dizelerine “yanıltmaca” adı verilir.

Yanıltmacalar da bir tür tekerlemedir. Bunları “dil tekerlemeleri” olarak da adlandırabiliriz. Dil tekerlemelerini söylerken heceleri birbirine karıştırmamaya özen göstermeliyiz.

Bu tür tekerlemeler dil (diksyon) çalışmalarında önemli yer tutar. Bunun yanında, oyun sonlarında birer ceza aracı olarak da kullanılabilir. Bunları çabuk çabuk ve hiç yanlışsız söyleyebilmek gerçekten çok güç bir iştir. Söylerken bazı yanılmalar yapılabilir. Bu da çok eğlenceli durumlara yol açar.

Sizler için seçtiğimiz ve derlediğimiz yanıltmaları öncelikle hatasız okumaya ve söylemeye çalışınız. Daha sonra bu tekerlemeleri ezberleyiniz. Arkadaşlarınızdan da bunları eksiksiz ve yanlış söylememelerini isteyiniz.

ÖRNEKLER :

* Bir berber bir berbere:

Bre berber,gel beraber bir berber dükkanı açalım, demiş.

* Siz ateş kıvılcımlatanlardan mısınız?

Kapı gıcırdatanlardan mısınız?

* Ben bademe baktım, badem bana baktı

Ben bademden bıktım, badem benden bıktı.

d)  Oyuna Çağırma, Oyun Sonunda Dağılma Sırasında Söylenen Tekerlemeler

2.MASAL TEKERLEMELERİ

Masalın başında, ortasında, sonunda, kalıplaşmış sözler halinde söylenir.

Masal Başı Tekerlemeleri

“Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellâl iken, pireler berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken…”

Masal Ortası Tekerlemeleri

“Tepelerden yel gibi, derelerden sel gibi…”

Masal Sonu Tekerlemeleri

“Onlar ermiş muradına, bir çıkalım kerevetine.”

3.TÖREN TEKERLEMELERİ

Çeşitli törenlerde ve bayramlarda söylenen tekerlemelerdir.Daha çok biz Türklerin yiğitlik işareti olan güreşlerde bu tekerlemeler daha da belirginleşir. Güreşte; cesaret, güç, mertlik, dürüstlük, çeviklik ve beceri gibi özelliklerin bulunması ve Türk karakterine çok uygun bir spor dalı olması nedeniyle; atalarımızdan günümüze kadar tüm Türk toplumlarında sevilmiş ve önemsenmiştir.

4. BAĞIMSIZ SÖZ CAMBAZLIĞINA DAYANAN TEKERLEMELER

Bu tekerlemelerde, ses yapısı bakımından söylenmesi kolay olmayan, dil sürçmesinin çok yapıldığı kelimeleri ardı ardına yanılmadan söyleyebilmek esastır

“Dal sarkar, kartal kalkar, kartal kalkar, dal sarkar.”
“Şu köşe kış köşesi, şu köşe yaz köşesi, şu şişe su şişesi.”

TEKERLEME ÖZELLİKLERİ

Tekerlemeler temelde şu üç özellik üstüne kurulurlar:

a. Söz yinelemeleri

b. Uyaklar

c. Olağanüstülükler

Örnek 1:

“Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, cinler cirit oynarken eski hamam içinde.

Enteşeden menteşeden, bir karpuzcu çıktı şu köşeden.

Karpuzcudan karpuz aldım, baktım baktım bakakaldım.

Sonra aldım bıçağı elime, karpuzun içine daldım.

Başladım oymaya, ha oyuyorum, ha oyuyorum, ha oydum, ha oyuyorum, bir türlü sonunu bulamıyorum.

En sonunda bir küçük delik yaptım o delikten içeri daldım.

Aman efendim neler görüyorum neler…

Adıyla sanıyla, yeşiliyle alıylazümrüdüanka dedikleri durup durmuyor mu tam karşımda?

Kafdağı’nın üzerinden süzülerek bana doğru geliyor, geliyor ha geliyor derken, tam yanıma inecekken, bir de baktım uzaklaştı, yeniden uçuşa vardı.

O uçarken ben koşarken, ben koşarken o uçarken vara vara bir dağa vardık…

Bir ulu dağ ki, aman efendim ne dağ, ne dağ…

Dağ üstünde bir bağ, bağ dibinde bir dağ, daha nice tepe nice dağ.

Derken derken bir de baktım ki bir değirmen, değirmende var üç merdiven.

Merdivenlerden bir tanesi taş, bir tanesi toprak, bir tanesi tahta.

Taş merdivenlerden çıktım, tahta merdivenlerden indim, toprak merdivenlere basa basa değirmene girdim.

Girdim ki ne göreyim…

Değirmencinin biri değirmen dönderiyor, karısı da oturmuş yün eğiriyor.

İkisinin arasında var bir kara kedi, aman ne kedi, ne kedi…

O kedideki gözler, o kedideki kaşlar, o kedideki burun, o kedideki tüyler ve o tüylerdeki pırıltı.

Öyle bir pırıltı ki, burdan bakan ötelerdeki öteyi, Çini maçini görüyor.

Kara kedinin boynunda da bir kocaman ben var. Aman efendim o nasıl bir ben ki ne ben…

O bene baktıktan sonra, artık ne değirmenciyi gördüm, ne karısını gördüm, ne ona baktım ne buna, çıktım çardağa, taş attım çaylağa, sonra da aldım benli kediyi, düştüm yollara.

Yollarda tozu dumana kattım, kedinin de ensesine bir toka attım, başladı miyavlamaya, öyle bir miyavladı öyle bir miyavladı ki, cümle alemi başına topladı.

Kadın erkek, çoluk çocuk her biri başıma bir taş attı, tümü bir ağızdan bağrıştı, korkudan şaşırdım, Kafdağı’ndan aşırdım.

Göründü dağlar, üzümlü bağlar. O bağlara varalım, dağa taşa konalım, hemen şimdi şuracıkta duyulmadık, işitilmedik güzelce bir masal kuralım….”
 
Örnek 2:

“Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, o zaman idi ki bitten binek, pireden yedek, çavdardan kalkan, çöpten kargı olurmuş.

Bu hal ile düştüm yola, vara vara vardım bir Çamlıbel’e.

Çamlıbel’de çamur dizde, yetmiş karga beni görünce hep bir ağızdan, gelen ağamız giden ağamız demezler mi?

Armudu taşlayalım, dibinde kışlayalım, uzun sözden birisi, ala tavşan derisi, müsaade ederseniz masala başlayalım.”
 
“Bir varmış bir yokmuş” veya “evvel zaman içinde kalbur saman içinde” diye başlayan bu tekerlemeler, masal olaylarının geçtikleri zamanın bir “bilinmeyen zaman” olduğunu ve çok eskilere dayandığını anlatması bakımından işlevseldir.

Ayrıca, yine baştan söylenen bu tür tekerlemeler masalın gerçek olmadığını, eğlendirmek, ders vermek amacıyla uydurulduğu konusunda dinleyenleri uyarmak işlevini de amaçlar.

Sonunda söylenenlerin işlevi ise, her şeyin olumlu, masal kahramanlarının gönlünce sonuçlanıp mutlu sona varıldığını belirtmek ve dinleyenlere de iyimserlik, umut aşılayıp “iyilerin iyilik, kötülerin kötülük bulacağı” iletisini vermektir.

Bu nedenle de çoğu zaman, özetleyici tek bir cümleden oluşur.

“Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine” gibi.

Bazen de anlatıcı, masalın sonunda anlatan, dinleyen ve söyleyen arasında paylaşılmak üzere gökten üç elma düştüğünü varsayar.

Ayrıca kendisinin de orada bulunarak, bu olaylara tanık olduğunu belirtir.

Örneğin: “Bu masalı anlatan da düğünde oynaya oynaya, bugüne kadar gelmiş”.

Bu üç elmanın hepsini bir söz oyunuyla kendisine ayıran anlatıcılar da vardır.

Örneğin:
“Kırk gün kırk gece düğün ettiler. Geçen gün ben de uğradım. Bana da üç elma verdiler. Birini bana, birini Bölükbaşı’nın Yılmaz’a (Bu masalı anlatanın kendi adıdır), birini masalı söyleyene”.

Bazı masallarda ise istenen bu üç elma, “28-Küçük kardeş” masalının sonuç tekerlemesinde olduğu gibi yerini “kuru üzüm”e bırakır. “Masalımız gitti şambayata, bir tabak kuru üzüm gele bu cemaata”.

Zaman zaman masalın ortasında yer alan ve kahramanların “Derelerden sel gibi, tepelerden yel gibi” geçtiklerini veya “Az gidip uz gidip dere tepe düz gittik”lerini belirten tekerlemeler ise masal olaylarının geçtiği o uzun zamanları kısaltmak içindir.

Örneğin: “Az gidip uz giden, dere tepe düz giden oğlan, sonunda bilmediği bir ülkeye varmış”.

Bazı masalların sonu da “Onlara kömür, bize uzun ömür” diye biter.

Anlatıcının araya girip “ölenle ölünmez” gibi, kendi görüşlerini söyleyerek dinleyenleri yönlendirdiği de olur.
Tekerlemelerin kendilerine özgü anlatım ve muhteva özellikleri vardır.

Bunları şu şekilde ifade edebiliriz:

1. Tekerlemelerde belli bir konu yoktur. Mani, türkü, ağıt, ninni gibi türlerde olduğu gibi bir konudan tekerleme türü için bahsedilemez. Bu yüzden tekerlemeler, bağlı bulundukları türle ilişkileri itibariyle anlamlarından çok fonksiyonlarıyla ön plana çıkarlar,

2. Tekerlemeler, hem mısra başı hem de mısra sonu kafiyeleri, aliterasyon ve secilerle elde edilen ses oyunları ve çağrışımlarla birbirine bağlanmış, belli bir nazım düzenine sokulmuş, tutarsız hayallerle düşüncelerin sıralanmasından meydana gelmiştir,

3. Tekerlemelerde bazı düşünceler ve hayaller, abartma, şaşırtma ve güldürmeye dayalı bazı söz kalıpları içinde art arda sıralanır.

4. Tekerlemelerdeki düşünce nazım unsurlarıyla aktarılır. Muhteva diğer halk edebiyatı türlerine nazaran daha tutarsızdır. Bu yüzden tekerlemelerde şeklin ve fonksiyonun muhtevanın önüne geçtiğini söyleyebiliriz.

5. Tekerlemelerin bir kısmı karşılıklı soru-cevap ve zincirleme diyalog şeklinde söylenmiştir. Bu tekerlemelere özellikle Azerbaycan, Karay, Kazak ve Kara-çay Türklerinin halk edebiyatında rastlanır. 

6. Tekerlemeler, muhteva anlatım özellikleri açısından bazı halklarla benzerlik gösterebilir. Bu halklar yabancı olabildiği gibi Türkiye dışındaki Türk toplulukları da olabilir. Tarihte Osmanlı devletinin hâkim olduğu bölgelerdeki halkların tekerlemeleriyle Türk tekerlemeleri arasındaki benzerlikler oldukça dikkat çekicidir.

TEKERLEMENİN AMACI

İnsanlara acayip gelen, gerçek hayatta olması mümkün olmayan olay ve durumları art arda sıralayarak akıl ve mantık dışı sonuçlara varmak ve şaşırtıcı bir etki yaratmaktır. Bu nedenle tekerlemeler, bir çeşit söz cambazlığıdır.

Tekerlemeler, şaşırtır ve eğlendirir, hoşça vakit geçirilmesine yardımcı olur.Tekerleme, mani, sayışma, bilmece çocuğun dilsel bellek gücünü artırır. Pratik bir dil kazandırır. Çocuklar bu halk anlatı türleriyle eğlenir, düşünmeye başlar, dil ve düşünce ilişkisini sezinler, dilin gizemli dünyasını duyumsar.

Bilmeceler, sayışmalar, maniler, bir varlığın, olayın, kavramın adını vermeden kapalı biçimde, çağrışımla birlikte, özelliklerini belirterek bulunmasını sağlarken, çocuğun sözcük dağarcığını da zenginleştirir

TEKERLEMELERİN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Tekerlemelerin çocukların davranışlarının gelişmesinde olumlu katkıları vardır.

Tekerlemeler çocukların zekâ, bilgi, duygu ve davranışlarını geliştirir.

Çocuklardaki birlikte öğrenme, gülme, iş görme bilincini geliştirir. Onları sosyal yönden geliştirir ve paylaşımcı hâle getirir.

Tekerlemeler çocukların ana dillerini güzel ve doğru biçimde kullanma becerisini geliştirir. Onlarda mevcut olan ana dili sevgisini besler. Çocuğun kelime dağarcığının gelişimine katkı sağlar. Hayal dünyalarını zenginleştirir. Çocuklara topluluk karşısında konuşabilme cesareti aşılar.

TEKERLEMENİN ÖNEMİ

Tekerlemeler; konuşma ve dilin anlam yapılarının, cümlelerin, dilin özelliklerini, sık sık yapılan tekrarlarla ezber alışkanlığını kazandırarak çocuğun psikomotor becerilerinin gelişmesine katkıda bulunur.

Dilin telaffuzu, boğumlaması ile bir bütün halinde öğretilmesine katkıda bulunur. Dildeki sembolleri, alegorik anlatımı, sebep-sonuç ilişkisine dayandırarak dilin mantıksal dizinini kavratır. Dilin matematiğini geliştirir. Dilin gülmece ve eleştirel boyutunu tanıtır.

Ebe bulma oyunlarındaki tekerlemenin dilin koşullarıyla oyunun eş zamanlı olarak tanıtılması, dil aracılığı ile oyun kişilerinin ruhsal ve eylemsel konumlarının belirlenmesi, dili oldukça geliştiren bir durumdur.

Tekerlemeler, manilerin giriş bölümleri, sayışmalar ilk başta anlamsız görünürler. Çok zengin özlü simgesel içerikleri düşünsel olarak da anlaşılmalarını zorlaştırır, "Ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallarken" tekerleme cümlesinin anlamı şudur:

Anası beşikte olacak kadar küçükken o insan var olmayacağından beşiği de sallayamaz. Belli bir düzeyde doğrudur. Bu sözcük kümesi zaman kavramı üstünde ilginç bir oyun oynuyor. Kuşaklar arasında katılım dolayısıyla, ilerde ana olacak her bebekten çocuğun var olduğu söylenebilir.

Anasının beşiğini sallayan bir insanın olduğunu söyleyerek bu tekerleme parçası, çok ekonomik biçimde tarihsel zaman kavramının dışına çıkıyor. Kısacası, masaldaki olayların tüm kuşaklar için geçerli olacağını anlatmaya çalışıyor

Dil oyunları ile tekerleme çocuğun dil sınırlarını tıpkı düş gücünü, düşlerinin sınırlarını genişletir gibi genişletir. Dili matematiksel problemlere dönüştürerek, egzersizler yaptırarak güçlendirir.

Tekerleme, mani, sayışma, bilmece çocuğun dilsel bellek gücünü artırır. Pratik bir dil kazandırır. Çocuklar bu halk anlatı türleriyle eğlenir, düşünmeye başlar, dil ve düşünce ilişkisini sezinler, dilin gizemli dünyasını duyumsar. Bilmeceler, sayışmalar, maniler, bir varlığın, olayın, kavramın adını vermeden kapalı biçimde, çağrışımla birlikte, özelliklerini belirterek bulunmasını sağlarken, çocuğun sözcük dağarcığını da zenginleştirir.

TEKERLEME ÖRNEKLERİ

EL EL EPENEK

El el epenek

Elden düşen kepenek

Kepeneğin yarısı

Keloğlan’ın karısı

VAK VAK

Vak vak kardeş vak dedi.

Kurbağa vırak dedi.

Bunu duyan avcılar.

Ördeğe tak tak dedi.

LEYLEK

Leylek leylek lekirdek,

İki dirhem bir çekirdek.

Lak lak eder kuş dilince,

Göçüp gider güz gelince.

Yedi iklim dört bucak,

Gezip tozar şen şakrak.

TAVŞAN

Uçan kuşla yarışır,

Bazen aklı karışır.

Dağdan taştan iner,

Çalı dibine siner.

Bizim minik tavşan,

Yaman mı yaman.

İNCİR

Dal ucunda torbacık,

İçi dolu helvacık.

Yemesi ballı incir al,

Ağzına bal akar bal.

Yaş incir, kuru incir,

Tadını yiyen bilir.

ŞEFTALİ

Al yanak, tombul yanak,

Dal ucunda bir yumak.

Tadı şeker şeftalicik,

Ne olur ye bir tanecik.

İçi sulu , dışı tüylüdür,

Meyvelerin gülüdür.

ARMUT

Armut dalda bir iki,

Tek tek saydım on iki.

Hay Mahmut, Mahmut,

Bal gibi tatlı armut.

Armudu taşlayalım,

Cümbüşe başlayalım.

ÜZÜM

Eğri büğrü dalı var,

Şeker şerbet balı var.

Süzüm süzüm süzülüyor,

Ben yemesem üzülüyor.

Yüzü gözü altın üzüm,

Sevilmez mi iki gözüm.

KELEBEK

Kanadı var, kuş değil,

Boynuzu var koç değil.

Pır dereye, pır tepeye,

Kelebek çıktı sahneye.

Ah ne süslü kelebek,

Üstü mavi al benekli.

FINDIK

Tombul tombulcuk,

İçi katık, dışı kabuk.

Kilitli sandık açılsın,

Fındıklar saçılsın.

Hem besler, hem ısıtır,

Yiyelim çıtır çıtır.

GİTTİM UZ GİTTİM

Az gittim uz gittim.

Dere tepe düz gittim.

Çayır çimen geçerek,

Lale sümbül biçerek,

Soğuk sular içerek,

Altı ayla bir güzde,

Bir arpa boyu yol gittim.

OYUN

Oooo İğne battı,

Canımı yaktı,

Tombul kuş Arabaya koş.

Arabanın tekeri,

İstanbul’un şekeri.

Hop Hop altın top,

Bundan başka oyun yok.

KUZU

Dede bak minik kuzu.

Me me diye meliyor.

Önüne ot koymuşsun.

Oysa süt istiyor.

Cici kuzu meleme .

Nine mama yapıyor.

Yo yo korkma inekten.

Tosuna mö mö diyor.

AY DEDE

Ay dede, ay dede

Evin barkın nerede?

İnce belde

İnce belin neresinde?

İki dağın arasında

Keklik getir, yağa batır

Sen yiyemezsen

Bana getir ay dede

Kİ ÜÇ

Söylemesi çok güç

Sana verdim bir elma

Adını koydum Fatma

Hop, hop, hop

Bir büyük altı top

Ağzım minnacık

Burnum hokkacık

Yanaklarım elmacık

Gözlerim boncuk

Benim adım çocuk

CAM

Bir cam, iki cam

Üç cam, dört cam

Beş cam, altı cam

Yedi cam, sekiz cam

Dokuz cam, on cam

Bu da benim amcam.

Eveleme develeme

Evvel altı elma yedi

Seren sekiz serçe dokuz

Tarmanın topu kara.

EVELEME DEVELEME

Eveleme develeme

Devekuşu kovalama

Kovalarsan yaralama

Şekerleme çikolata

Şundan bundan

Kedi düştü damdan

Nerden geldin

Oradan çık

Kız saçların kıvırcık

Sana dedim sen çık

GÜLE GÜLE ÖLÜRSÜN

Babam yoğurt getirdi

Kedi burnunu batırdı

Kedi seni tutarım

Bıyığını yolarım

Devrek’in kilidi

Sana vuran kim idi

Amcam oğlu Musacık

Kolu budu kısacık

Şimdi gelir görürsün

Güle güle ölürsün

ALLI PULLU AYLAR

Masal masal maliki,

Saydım baktım on iki.

Ocak, Şubat, Mart,

Sözünü iyi tart.

Nisan, Mayıs, Haziran,

Çalışkanlara hayran.

Temmuz, Ağustos, Eylül,

Kimi düldül, kimi bülbül.

Ekim, Kasım, Aralık,

Süt içelim lık lık.

Allı pullu aylar,

Birbirini kovalar.

ÇIKTIM ERİK DALINA

Çıktım erik dalına

Baktım tren yoluna

İki tren geliyor

Birine bindim ablama gittim

Ablam pilav pişirmiş

İçine sıçan düşürmüş

Bu sıçanı ne yapmalı

Minareden atmalı

Minarede bir kuş var

Kanadında gümüş var

Eniştemin cebinde

Türlü türlü yemiş var.

KEÇİLER

Ayşe Hanımın keçileri,

Hop hop hopluyor,

Arpa, saman istiyor,

Arpa, saman yok,

Kilimcide çok.

Kilimci kilim dokur,

İçinde bülbül okur.

İki kardeşim olsa,

Biri ay, biri yıldız,

Biri oğlan, biri kız,

Hop çikolata çikolata,

Akşam yedim salata,

Seni gidi kerata.

KARDAN ADAM

Kardan adam, kardan adam

Senden korkmaz benim babam

Süpürgen var süpürmezsin

Etrafını hiç görmezsin

Ağzın burnun kızarmış

Sanki pek çok soğuk varmış

Haydi haydi yürüsene

Hah hah hah

Diye gülsene

Ah ne süslü bebek

Üstü mavi al benek

Aman tutsam şunu ben

Hemen uçup gitmeden

TEKİR

Bir iki tombul tekir

Camdan bakar

Başına takar

Hop hop, altın top

MISTIK

Mustafa, Mıstık,

Arabaya kıstık,

Üç mum yaktık,

Seyrine baktık.

LEYLEK

Leylek leylek havada,

Yumurtası tavada,

Gel bizim hayata,

Hayat kapısı kitli,

Leyleğin başı bitli.

KUZU

Kuzu kuzu me

Bin tepeme

Haydi gidelim

Ayşe teyzeme.

YAĞMUR

Yağ yağ yağmur,

Teknede hamur,

Bahçede çamur,

Ver Allah’ım ver,

Sicim gibi yağmur.

KARGA

Karga karga “gak” dedi,
“Çık şu dala bak” dedi,
Karga seni tutarım,
Kanadını yolarım.

PORTAKAL

Portakalı soydum,

Başucuma koydum.

Ben bir yalan uydurdum,

Duma duma dum.

Duma duma dum.

Öğretmeni kandırdım,

Kandırdım.

OYUN

Oooo…..

İğne battı,

Canımı yaktı,

Tombul kuş Arabaya koş.

Arabanın tekeri,

İstanbul’un şekeri.

Hop Hop altın top,

Bundan başka oyun yok.

HANIM KIZI

Çan çan çikolata,

Hani bize limonata?

Limonata bitti,

Hanım kızı gitti.

Nereye gitti?

İstanbul’a gitti.

İstanbul’da ne yapacak?

Terlik pabuç alacak.

Terliği pabucu ne yapacak?

Düğünlerde,

Şıngır mıngır oynayacak.

SINIFLAR

Mini mini birler,

Çalışkandır ikiler,

Mavi gözlü üçler,

Dayak yiyen dörtler,

Misafirdir beşler,

Altılar, altınımı çaldılar,

Yediler, yemeğimi yediler,

Sekizler, semizdirler,

Dokuzlar, doktor oldu,

Onlar bizi okuttu.

EBE

Ebe ebe gel bize

Uzaktan vur elimize

Eğer vuramazsan

Ebesin ebe

Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi,

Bunu sana kim dedi?

Diyen dedi on yedi

Yağlı böreği kim yedi?

TAVUK

Pazara gidelim,

Bir tavuk alalım,

Pazara gidip,

Bir tavuk alıp ne yapalım?

Gıt gıdak diyelim.

Happur huppur,

Happur, huppur yiyelim.

TOP

Bir iki üç

Söylemesi güç

Sana verdim bir elma

Adını koydum Fatma

Hop hop hop

Bir büyük altın top

DEDE

Altı kere altı otuz altı

Dedemin sakalı yolda kaldı

Sakalını aldı dereye attı

Dedem sakalsız kaldı

EV

Evli evine

Köylü köyüne

Evi olmayan

Sıçan deliğine

İĞNE

Ooooo

İğne iplik

Derme diplik

Çelik çubuk

Sen çık.

NACAK

Nacak sapına

İki kes

Bir sana

Biri de bana

HEDİYE

Kızın adı Hediye

Ekmek vermez kediye

Kedi gider Kadıya

Kadının kapısı kitli

Hediyenin başı bitli

KARNIM AÇ

Karnım aç

Karnına kapak aç

Değirmene kaç

Değirmenin kapısı kitli

Heybaşı bitli

DEĞİRMEN

Değirmene girdi köpek

Değirmenci vurdu kötek

Geldi yedi köpek

Hem kötek

Hem yedi köpek

ALİ DAYI

Ali dayının keçileri

Kıyır kıyır kişniyor

Arpa saman istiyor

Arpa saman yok

Kilimcide çok

Kilimci kilim dokur

ÇARŞI

Çarşıya gittim

Eve geldim hanım yok

Bebek ağlar beşik yok

Çorba taşar kaşık yok

Ali baba öldü tabut yok

HAKKI

Hakkı hakkının hakkını yemiş.

Hakkı Hakkı’dan hakkını istemiş.

Hakkı Hakkıya hakkını vermeyince

Hakkı da Hakkı’nın hakkından gelmiş.

HASAN

Hasan Hasan

Helvaya basan

Kapıyı kıran

Kızı kaçıran

KÜÇÜK DOSTUM

Küçük dostum gelsene

Ellerini versene

Ellerimizle şap şap

Ayaklarımızla rap rap

Bir şöyle, bir böyle

Dans edelim seninle.

ELLERİM PARMAKLARIM

Sağ elimde beş parmak,

Sol elimde beş parmak

Say bak, say bak, say bak.

Hepsi eder on parmak.

Sen de istersen saymak

Say bak, say bak, say bak.

Hepsi eder on parmak.

ALİ

Ali baksa dum dum

Sakalına kondum

Beş para buldum

Cebime koydum

KUZU

Kuzu kuzu mee

Bin tepeme

Haydi gidelim

Hacı dedeme

Hacı dedem hasta

Mendili bohça

Kendisi hoca

KOMŞU, KOMŞU

-Komşu, komşu !

-Hu, hu!

-Oğlun geldi mi?

-Geldi

-Ne getirdi?

-İnci, boncuk.

-Kime, kime?

-Sana, bana.

-Başka kime?

-Kara kediye

-Kara kedi nerede?

-Ağaca çıktı

-Ağaç nerede?

-Balta kesti

-Balta nerede?

-Suya düştü.

-Su nerede?

-İnek içti.

-İnek nerede?

-Dağa kaçtı.

-Dağ nerede?

-Yandı, bitti kül oldu

TAVŞAN

Kapıdan tavşan geçti mi?

Geçti

Tuttun mu?

Tuttum

Kestin mi?

Kestim

Tuzladım mı?

Tuzladım

Pişirdin mi?

Pişirdim

Bana ayırdın mı?

Ayırdım

Hangi dolaba koydun?

Çık çık dolaba koydum

Haydi, al getir

Getiremem

Neden getiremezsin?

Kara kediler yemiş.

Vay vay, miyav

NEREDEN GELİRSİN?

Nerden gelirsin?

Zikzak kalesinden.

Ne gezersin?

Açlık belasından.

Nerde yattın?

Beyin konağında.

Altına ne serdiler?

Perde.

Desene kupkuru yerde.

Bıyıkların neden yağ oldu?

Bıldırcın eti yedim.

Bıldırcın yağlı mıydı?

Gökte uçarken gördüm.

Saçların neden ağardı?

Değirmenden geldim.

Değirmen dönüyor mu?

Zımbırtısını duydum.

Ayakların neden ıslandı?

Çaydan geçtim.

Çay derin miydi?

Köprüyü dolaştım,

İşte geldim sana ulaştım.

EBE

Ebe ebe nerede

Su doldurur derede

Dere boyu çalılık

Derede olur balık

Şu ebe de ne alık

Oltamı attım,

Balığı tuttum.

Balık suya dalamaz,

Ebe beni bulamaz.

Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi

Bunu kim dedi,

Diyen dedi on yedi,

Yağlı böreği kim yedi?

PAYLAŞ : Email Facebook Google Twitter