Geri dön

NEY ÖZELLİKLERİ - BAKIMI - NOTALARI

NEY'İN BÖLÜMLERİ

BAŞPÂRE (Birinci Parça)

Ney, Türk Klâsik Müziği’nin yegâne üflemeli çalgısı ve Türk Tasavvuf Müziği’nin baş sazıdır. Tüm tekke mûsikîsinde bendir ile birlikte cevâz gören tek müzik âleti ney olmuştur. Mevlevî Âyinleri neylerin ve kudümlerin iştirâkleri ile yapılır. Eğer bulunursa diğer çalgılardan da birer tane yer almaktadır.

Ney ses rengi olarak insan sesine en yakın çalgılardan biridir. Her türlü müzikâl motifi icrâ etmeye imkan tanır. Üç oktavlık ses sâhası içindeki tüm sesleri, nefes şiddetini veya dudağın başpâre ile yaptığı açıyı değiştirmek sûretiyle koma koma (hattâ cent cent) verebilir.

Neylerin üst ucuna (üflenen yerine) sesin daha net çıkması ve dudakların yaralanmaması için başpâre denilen bir parça takılır. Başpâre genellikle manda boynuzundan yapılmakla beraber, fildişinden, delrinden, fiberden, teflondan, abanoz veya şimşir gibi sert ağaçlardan yahut benzer malzemelerden yapılabilir.

Ney yapım geleneğinde çoklukla kullanılan manda boynuzu, manda neslinin tükenmek üzere olması nedeni ile artık çok zor bulunabilmektedir. Mandalar çok genç kesilince boynuzların içi boş çıkar, tabii ki içi boş boynuzlardan da başpâre çıkmadığı için, başka malzemeler arayışı zorunlu hale gelmiştir.

Günümüzde başpâre yapımında çeşitli malzemeler kullanılmaktadır. Bana göre manda boynuzuna en yakın malzeme delrindir. Elyafının çok sıkı olması, iyi polisaj yapıldığında yüzeyinde bakteri üretmemesi, ufak tefek çarpma ve düşmelerden etkilenmemesi de bu malzemenin işlevsel özellikleri arasındadır.

Başpârelerin dudağa temas eden açıklığı, iç yüzeye verilen derinlikleri (hazne derinliği) ve dış çapları neyzenlerin istek ve alışkanlıklarına göre değişebilmektedir. Başpâre ölçüleri:

1-) BAŞPÂRE AĞIZ ÇAPI

16-17 mm arasında değişir.

Başpâre ana ölçüsü (No:5 ile gösterilen) 18 mm ise; ağız çapı:16 mm.

Başpâre ana ölçüsü (No:5 ile gösterilen) 19 mm ise; ağız çapı:16.5mm.

Başpâre ana ölçüsü (No:5 ile gösterilen) 20-24 mm ise; ağız çapı: 17 mm. olmalıdır.

Neyzenler, alışkanlıklarına göre değişik ölçülerde başpâreler kullanabilirler.

2-) BAŞPÂRE HAZNE DERİNLİĞİ

Neyzenlerin alışkanlıklarına göre değişir. Bu derinlik mutlaka olmalıdır çünkü, başpâre kamışın birinci boğumu ile birlikte ses kutusu görevi yaptığı için hazne derinliği en az 1mm. en çok 3mm. olmalıdır. Bu derinlik üflenen nefesin ses kutusunda dönmesi için gereklidir. Usta neyzenler alıştıkları hazne derinliği ölçülerinin haricinde bir başpâre ile üfledikleri zaman istedikleri performansı alamadıklarını söylemektedirler.

3-) BAŞPÂRE DIŞ ÇAPI

Dış çapları da (boynuz malzemede boynuz kalınlığının elverdiği ölçüde olmak kaydıyla) 35-52 mm olabilmektedir.

35 mm. den küçük çaplarda başpârenin dış açısı çok dik olacağı için tercih edilmez.

52 mm. den büyük olan başpârenin dış kenarı çeneye değdiği için bu da tercih edilmez.

4- BAŞPÂRE AYAK ÇAPI

Ortalama 5 mm. civarındadır Başpâre çekerken tornaya tutturmak için verilen genişliktir. Başpâreyi çeken ustaya göre değişir. Başpâreye hazne derinliği verilirken başpârenin çatlamaması ve ömrü açısından da önemlidir.

5- BAŞPÂRE ANA ÖLÇÜSÜ

Kamışın birinci boğumunun (başpârenin takıldığı boğum - ses kutusu) en üst noktadaki iç çapı ile aynı olmalıdır. Fakat, değişik hava şartlarında, başpârenin genleşmesi ile parazvâne ve kamışın genleşmesi aynı olmayacağı için, başpâre ana ölçüsü: ses kutusu üst nokta iç çapından 0,1-0,2 mm. daha geniş olmalıdır. Bu genişlik başpârenin ses kutusuna giren kısmındaki 5 derecelik konik açısı ile (önemlidir: aynı beş derecelik açı ses kutusuna da verilmelidir.) zaman içinde meydana gelebilecek bollaşmaları telâfi ederek, hava kaçırmasını önler. Başpâre ana ölçüsü kamış kalınlığına göre 18-24 mm. arasında değişebilir.

Not: Başpâreler bu ölçü ile adlandırıldığı için (onsekizlik başpâre, yirmilik başpâre, yirmiüçlük başpâre gibi) 18mm.- 19mm.- 20mm.- 21mm.- 22mm.- 23mm.- 24mm. standart ölçülerde yapılmalıdır. Tabiidir ki bu tür bir çalışma profesyonel ney yapımcılarının işidir ve Neyzene büyük kolaylık sağlar. Başpâresi kırılan veya deforme olan bir neyzenin, neyi ve başpâresi standart ölçülerde yapılmış ise, Ney ustası neyi hiç görmeden başpâresini çekip gönderebilir.

Neylerini kendi açan neyzenler başpârelerini kamış kalınlığına uymak şartı ile diledikleri ölçüde çekebilirler.

6- BAŞPÂRE ALT UÇ ÇAPI

Başpâre ana ölçüsüne göre bu ölçü değişir. Başpârenin neye giren kısmının konik açısı ile ses kutusunun girişindeki konik açı aynı ve çok hassas olmalıdır. Bana göre en kullanışlı açı 5 derecedir.
Bazı neyzenler bu açıyı vermeyip düz yapmaktadırlar, tabii ki bu da olabilir, fakat ilerideki bollaşmalarda neyzen başpâresine kağıt, bant vs. sarmak zorunda kalacaktır.

7- BAŞPÂRE KONİK BÖLÜM YÜKSEKLİĞİ

Ses kutusuna giren kısmın bize göre en uygun yüksekliği 12 mm. dir. Bu ölçü boynuz malzemeden başpâre yapılırken boynuzun kalınlığı yeterli gelmezse 5-6 mm. ye kadar düşürülebilir. Fakat neye giren kısım küçüldükçe tutma kuvveti de o oranda zayıflayacağı için başpârenin düşüp kırılma riski vardır.

8- BAŞPÂRE AYAK YÜKSEKLİĞİ

Ortalama 5 mm. civarındadır. Başpâre çekerken tornaya tutturmak için verilen yüksekliktir. Başpâreyi çeken ustaya göre değişir.

9- BAŞPÂRE YANAK YÜKSEKLİĞİ

Bana göre en uygun yükseklik: 13 mm. dir. 1-2 mm. lik değişiklikler olabilir, yükseklik arttıkça yanak açısı daralır, yükseklik azaldıkça yanak açısı genişler.

10- BAŞPÂRE YÜKSEKLİĞİ

Bu ölçü çok önemlidir. Başpârenin neye takıldıktan sonra dışarıda kalan kısmıdır. Ney açılırken ses kutusu, başpâre yüksekliği kadar kesilir ve bir daha o ölçü değişmez. Buna göre açılmış bir neye değişik yükseklikte başpâre takılırsa neyin genel akordunu ve entonasyonunu bozacaktır. Bana göre en uygun başpâre yüksekliği: 18 mm. dir.

BOYNUZ BAŞPÂRE RESİMLERİ

PARAZVÂNE

Neylerin üst ve alt ucuna çatlamayı önlemek için çeşitli metâllerden yapılmış, kamışa sıkıca giren birer bilezik takılır. Bu bileziklere parazvâne adı verilir. Metâller altın, gümüş, bakır, vs. olabilir. Ancak gümüş, bakır gibi metâller oksitlendiğinden hava ile irtibatları kesilmelidir.

Genel olarak tavsiye edilen metâl Alpaka'dır.

Neyin üst ucuna takılan üst parazvâne, (en üstteki boğum aynı zamanda ses kutusu olduğundan) 0.40 mm den kalın ve 14 mm den geniş olmamalıdır. Alt parazvâne istenilen kalınlıkta ve genişlikte olabilir.

KAMIŞ (KARGI)

Ney, sarı renkli, sert ve sık lifli kamıştan yapılır. Sıcak iklim bölgelerinde ve taban suyu yüksek, sulak yerde yetişen bu kamışın birbirinden farklı cinsleri bulunur. En çok tercih edilen, Hatay (Antakya) Samandağ'da Asi nehiri kıyılarında yetişen cins kamışlardır.

Neylik kamış mutlaka dokuz boğum olmalı ve boğum aralıkları ve kalınlıkları mümkün olduğunca birbirine yakın olmalıdır. Tabiattaki kamışın boğumları, doğal olarak kökten uca doğru boyları kısalmakta ve çapları daralmaktadır. Bu kısalma ve daralmanın mümkün olabildiğince azar azar olması tercih edilmelidir. Tabiatta neylik kamış, yerden yukarıya doğru ters olarak yer alır. Yere yakın olan boğumların kamış et kalınlığı çok fazla olduğundan, bu kısımlar ney yapımında kullanılmaz. Ney yapılan kısımlar genelde kamışın orta kısmında bulunur.

Ney yapılabilecek kamışlar sonbaharda, hava sıcaklığına göre Ekim, Kasım, Aralık aylarında kesilmelidir. Püskül sürgüsü sararmamış, yaprak sapı kurumamış kamışlar henüz olgunlaşmamış olduğundan asla kesilmemelidir. Ekim ayından daha erken kesilen kamışlar, olgunlaşma sürecini tamamlamadığı için, kısa bir süre sonra buruşacaklardır. Ayrıca kamışın dış yüzeyini kaplayan ve kamışı koruyan cidarı (mine tabakası), ancak olgunlaşma sürecinin sonunda istenen özelliğe kavuşmaktadır.

NEY BAKIMI

Sahibi olduğunuz neyin kamışı, Türkiye’nin Antakya ilinin Samandağı ilçesindeki Âsi Nehri kıyılarından kesilmiştir. Tabiattaki kamışlar ney hâline getirilirken tabiî yapısı korunduğundan her neyin kendine has özellikleri vardır. Neyzen, ancak 3-6 ay düzenli bir şekilde bakımını yaparak üflediği neyin karakteristik özelliklerini tanıyıp, neyden en üst verimi alabilecektir. Bu süre sonunda eğer istenirse neyinizin perdeler arası dengesini bozmadan, boyunu kısaltmadan, yalnız iç açkılarına müdahale ederek, genel akordunu 50 cent kadar tizleştirebiliriz. Zaten neyiniz, neyzenlerin farklı baş ve dudak pozisyonlarında üfledikleri dikkate alınarak 440 tit /sn frekanslı Lâ sesine göre, benim normal kabûl ettiğim pozisyondan 40-50 cent (yaklaşık iki Pisagor koması) kadar pest açılmıştır.

Neyinizin en önemli özelliği, genel akordunun ve perdeler arası dengesinin, çok hassas ayarlanmış olmasıdır. Ney yapılmadan önce kamışın her boğumunun hacmi ayrı ayrı titizlikle hesaplanarak, iç açkılarının hangi boğum için kaç mm. yapılacağı saptanmıştır. Perde açkıları, 26 birimli klâsik sisteme ilâveten, bazı perdelerde kaydırmaların yapıldığı özel bir sistemle yapılmıştır. Açkı esnâsında yapılan işlemlerin küçük bir bölümü, şifrelendirilerek neyinize kaydedilmiştir. 

Neyinizi üstün bir performansla ve yüksek verimlilikle uzun yıllar kullanmak istiyorsanız, lûtfen şu tavsiyelerime uyunuz.

1.) Her neyin başpâresi nikahlı eşi gibidir. Aynı başpâreyi değişik neylerde kullanmayınız. Başpâreyi sık sık çıkarıp takmayınız. Başpâreyi sadece yağlama esnasında çıkarınız.

2.) Neyinize kesinlikle, kamışa giren yerdeki konik açısı farklı olan bir başpâreyi takmaya çalışmayınız.

3.) Neyinizi aşırı sıcaklık değişimlerine mâruz bırakmayınız. Soba yakını, kalorifer üstü gibi yerlere koymayınız. Çok soğuk havalarda uzun süre dışarıda tutmayınız.

4.) Eğilmesini önlemek için, neyinizi uzun süre duvara dayalı olarak bırakmayınız. Eğer masa üstü gibi düz bir zemine koyacaksanız, başpâresi masadan taşacak şekilde (yani gövdenin tamamı zemine temas edecek şekilde ) koyunuz. Plastik proje kabı, PVC boru gibi hava geçirmeyen muhafaza kaplarını kullanmayınız. Bu konudaki tavsiyem; neyleriniz için özel olarak imal ettiğim çantasında muhafaza edilmesidir.

Aşağıda örneklerini göreceğiniz ney kutularının

1 neylik (6.5cm. x 7.5cm. x 84cm.)

2 neylik (6.5cm. x 11cm. x 84cm.)

3 neylik (6.5cm. x 14.5cm. x 84cm.)

4 neylik (6.5cm. x 18cm. x 84cm.)

olmak üzere dört çeşidi mevcuttur. Ney kutularının kenar çerçeveleri 8 mm. kalınlığında ıhlamur, alt ve üst kapakları 3 mm preslenmiş kavak kontrplâktan, üzeri sunî deri kaplanarak îmâl edilmiştir. Enstrümanları darbelere karşı koruyan kutuların, iç yüzeyleri de neyinizi, hava şartlarına karşı korumak ve kutu içinde hareketi engellemek amacıyla neylere göre yuvalar yapılıp özel keçeyle kaplanmıştır. Şifreli kilitli olup sapa ilaveten askı ile de taşınabilmektedir.

Not: Neyinizi çantasına, perdeleri (delikleri) yukarı bakacak şekilde koyunuz ve günde ne kadar süre üflediyseniz, en az o kadar süre çantanın kapağını açık tutarak, neyinizin içindeki rutubeti atmasına izin veriniz. Önemsiz gibi görünen bu işlem, neyinizin içindeki küflenmeyi önleyerek, nahoş kokuları asgariye indirip, ömrünü de 150- 200 yıla uzatacaktır.

5.) Farklı bir estetik sağlamak için parazvâneleri değiştirmek isterseniz, üst parazvâne için 0.30 mm. den daha kalın malzeme kullanmayınız. Neyin en üstteki başpâre takılan boğumu ses kutusu olduğundan, kalın malzeme sesin rezonansını olumsuz yönde etkileyecektir. Alt parazvâneyi istediğiniz kalınlıktaki malzemeden yaptırabilirsiniz. Zamanla olumsuz hava şartlarının etkisi ile parazvânelerde bollaşma meydana gelebilir. Parazvânelerin altına şeffaf bant sararak sıkışmasını sağlayabilirsiniz, aksi taktirde başpâre takarken ses kutusunun çatlamasına sebep olabilirsiniz.

6.) Neyin doğru zamanda, doğru bir yağ kullanılarak, doğru bir sistemle yağlanması verimliliği ve ömrü açısından çok önemlidir.

YAĞLAMA SÜRELERİ

İlk üç ay için, haftada bir kez. İkinci üç ay için, iki haftada bir kez. Altı aydan sonrası için, sürekli olarak ayda bir kez yağlanmalıdır. Yağın içine az miktarda koyacağınız misk, gül yağı gibi doğal kokular neyinizin güzel kokmasını sağlar. Deodorant, parfüm gibi kimyevi maddeler kullanmayınız.

NEYİNİZİ YAĞLARKEN KULLANABİLECEĞİNİZ YAĞLAR

1-) Öncelikle ve özellikle fındık yağı öneriyorum. Marketlerden, "Rafine yemeklik fındık yağı" adı altında rahatlıkla bulabilirsiniz.

2-) Asidi çok düşük zeytin yağı.

3-) Susam yağı, helva imalatçılarından veya baharatçılardan satın alabilirsiniz.

4-) 1.kalite sıvı parafin yağı, eczâne veya baharatçılardan temin edebilirsiniz.

5-) Eczanelerden satın alabileceğiniz sıvı tatlı badem yağı.

DİKKAT: Neyzenler badem yağını yıllardır kullanmaktadırlar. Ancak, ağır bir yağ olduğu için neyinizin içini ve dışını yapış yapış ettiği gibi her türlü toz ve kiri üzerine çeker.

Değişik yağlar da kullanabilirsiniz, kullanacağınız yağlarda arayacağınız özellikler:

1-) İnsan sağlığına zarar vermemeli.

2-) Kokusuz olmalı

3-) Sıvı halde ve çok ince olmalı

4-) Saf olmalı, örneğin; saf susam yağını kullanabilirsiniz fakat tahini beklettiğiniz zaman yağı üstüne çıkar, bunu susam yağı diyerek kullanmayınız. Çünkü içindeki sizin göremediğiniz tahin artıkları bakteri üreterek neyinizde nahoş kokuların oluşmasına sebep olur.

Yağlamada harbi kullanılmasını, kesinlikle tavsiye etmiyorum. Çünkü, uzun süre üflenen neylerin boğum içleri kurum tutarak nazikleşir ve harbi darbeleri ile kırılabilir. Bu kırılmalar iç çaplarda genişlemeye sebep olacağı için akort değişimlerine ve dem seslerin kaybolmasına yol açabilir.

YAĞLAMA YÖNTEMLERİ

Yağlama esnasında başpâreyi çıkarınız ve mümkünse yağlayacağınız gün neyinizi üflemeyiniz. Çünkü kamışın gözelerine yağı çekebilmesi için nemsiz olması gerekir.

1-) Neyinizi yağla dolu bir tanka (Çok neyi olan profesyonel neyzenler içindir.) daldırıp 1-2 dakika beklettikten sonra süzdürerek, sadece dışını kurulayınız.

2-) 4-5 cm. çapında, 80-90 cm. uzunluğunda (neyinizin boyundan 10 cm. uzun olabilir.) bir PVC borunun bir tarafını “kör tapa“ veya herhangi bir yuvarlak plastik malzeme ile kapatarak, kendinize ekonomik ve kullanışlı bir yağlama tankı yapabilirsiniz. Bu tankı yağla doldurup, dik olarak uygun bir yere sabitleyiniz. Neyi içine daldırıp 1-2 dakika beklettikten sonra süzdürerek, sadece dışını kurulayınız.

3-) Neyinizin perdelerini (deliklerini) bant yapıştırarak kapatınız, alt ucunu parmağınızla kapatıp üst ucundan dolana kadar yağ dökünüz. Tabii ki bu işlemi yaparken etrafı batırmamak için altına bir tepsi koymayı unutmayınız. Dolduktan sonra alt ucundaki parmağınızı yavaş ve azıcık açarak boşalmasını bekleyiniz. Bir anda açarsanız yağ etrafa taşabilir. Daha sonra süzdürerek, sadece dışını kurulayınız.

4-) Neyinizin başpâresini çıkarıp, üfleyecekmiş gibi tüm perdelerini (deliklerini) parmaklarınızla kapatarak ucunu içi yağ dolu bir kaba daldırıp, pipetle ayran içer gibi yavaş yavaş içinize çekiniz. Yağ dilinize kadar gelince yavaş yavaş geri bırakınız. Daha sonra süzdürerek, sadece dışını kurulayınız.

SÜZDÜRME İŞLEMİ

Neyinizi yağdan çıkardıktan sonra, uygun bir yere çaktığınız ince bir çiviye, Dügâh perdesinden (deliğinden), baş aşağı asıp mutlaka en az 4-5 saat süzdürerek, (en iyisi akşam asın sabaha kadar süzülsün) sadece dışını kurulayınız. Altına koyacağınız kapta birikecek olan yağı tekrar tanka boşaltarak yeniden kullanabilirsiniz.

NEY, sıradan bir çalgı değil, ilâhî güçle irtibât sağlayan bir katalizördür.

Bu yüzden îtinâ ve hürmet ister.

Nefesiniz kuvvetli olsun.

NEY ÇEŞİTLERİ

Bolâhenk Nısfiye (Ana âhenk) 505-525 mm.
Bolâhenk-Sipürde Mâbeyni (Ara âhenk) 545-565 mm.
Sipürde (Ana âhenk) 570-600 mm.
Müstahsen (Ara âhenk) 605-635 mm.
Yıldız (Ana âhenk) 640-670 mm.
Kız (Ana âhenk) 680-720 mm.
Kız-Mansur Mâbeyni (Ara âhenk) 730-760 mm.
Mansur (Ana âhenk) 770-810 mm.
Mansur-Şah Mâbeyni (Ara âhenk) 820-860 mm.
Şah (Ana âhenk) 865-890 mm.
Dâvud (Ana âhenk) 900-940 mm.
Dâvud-Bolâhenk Mâbeyni (Ara âhenk) 960-1000 mm.
Bolâhenk (Ana âhenk) 1010-1040 mm.
 
TÜRK MÛSİKÎSİ’ NİN GELENEKSEL ÂHENK SİSTEMİ
 
VE NEY ÇEŞİTLERİ     
 
Türk Mûsikîsi’ nin Geleneksel Âhenk Sistemi’ nden bahsederken öncelikle yüzyılımızın başlarına kadar 700 yıldır anlatılagelen, bugün ise tamamen uzaklaşılan geleneksel ses sistemimizden bahsetmek gerekir.
 
When we speak of the traditional harmony system of Turkish Classical Music, we should first speak of the traditional sound system that had been narrated until the beginning of the century, but has been totally diverged today.
 
Elimizdeki kaynaklara göre ilk kez XIII. yüzyılda Safiyüddîn Abdü’l-mü’mîn Urmevî (1237-1294) (Öztuna 1990) tarafından anlatılan, bir sekizlinin on yedi aralığa bölündüğü bu sistemde ana dizi (bugün kullandığımız yazım sistemiyle) aşağıdaki gibi gösterilebilir:
Bu ana dizinin perdeleri önceleri sırasıyla Yegâh, Dügâh, Segâh, Çargâh, Pençgâh, Şeşgâh, Heftgâh ve Heştgâh (1., 2., 3., 4., 5., 6., 7. ve 8. yer) adlarıyla adlandırılırken, sonraları yine sırasıyla Yegâh, Hüseynîaşîranı, Irak, Rast, Dügâh, Segâh, Çargâh ve Nevâ adlarıyla adlandırılmıştır (Tura 1988). Bu dizi bugün kullandığımız sistemle T K S aralıklarıyla ifade edilen bir Rast dörtlüsünün tiz tarafına T K S T aralıklarıyla ifade edilen bir Rast beşlisinin eklenmesiyle oluşmuş görünmektedir.Daha anlaşılır olabilmesi açısından diziyi Rast perdesine göçürürsek şu şekilde olduğunu görürüz:

Bu dizi (Yegâh perdesinde) Rast makamını tam olarak ifade edebildiği gibi eski nazariyat kitaplarında “Rast makamı dizisinin üçüncü perdesinde yarım yedenli karar eden Rast seyrinde bir makamdır” diye tarif edilen Segâh makamını da (Irak perdesinde) mükemmel ifade edebilmektedir.

Tekrar eski yerinde incelemeye devam ettiğimiz ses sistemimizin ana dizisi aynı zamanda sistemin “asl” diye adlandırılan perdelerinden oluşmaktadır.

Sistem yukarıda gördüğümüz asıl perdelerin aralarındaki tam ikili aralıkların ikişer; mücennep aralıkların ise (büyük ve küçük mücennep) birer “ârızî” perdeyle bölünmesiyle on sekiz perdeye tamamlanmakta, dolayısıyla on yedi eşit olmayan aralığa bölünmektedir.

1–Yegâh   2–Pest Beyâtî   3–Pest Hisar   4–Hüseynî Aşîranı   5–Acem Aşîranı   6–Irak   

7–Rehâvi   8–Rast   9–Şûrî   10–Zengüle   11–Dügâh   12–Kürdî

13–Segâh   14–Bûselik   15–Çargâh   16–Sabâ   17–Uzzâl   18–Nevâ

Sekizliyi eşit olmayan on yedi aralığa bölen bu sistem hesapça açık, ancak uygulamada kapalı bir sistemdir. Sistemin kapanışı ârızî perdelerin aslında (dar veya geniş) birer frekans bandını yani, bir noktayı değil; alt ucu, göbeği ve üst ucu olan bir bölgeyi ifade etmesiyle mümkün olmaktadır. Aynı zamanda o âhenkte (veya akortta) yapılmış neylere ismini de vermiş olan Türk Müziği Âhenk Sistemi, yukarıda kısaca anlatmaya çalıştığımız geleneksel ses sistemimizden doğmaktadır.

Ana dizinin I. perdesinin dizinin diğer perdelerine uygulanmasıyla Türk Müziği’nin Geleneksel Âhenk Sistemi oluşur. Ana dizinin I. derecesi olan Yegâh perdesinin dizinin II. derecesi haline getirilmesi ile “Sipürde âhengi” elde edilmektedir “

Bolâhenk âhengi (Yerinden)

Sipürde âhengi ( Bir tam ikili -T- kadar pestten icrâ ettirir.)

Aynı şekilde Yegâh perdesinin dizinin III. derecesi haline gelmesi “Yıldız âhengi” dir

Yıldız âhengi ( T+K kadar pestten icrâ ettirir.)

Yegâh perdesinin dizinin IV. derecesi haline gelmesi ise “Kız âhengi”

Kız Âhengi (T+K+S kadar pestten icrâ ettirir.)

Yegâh perdesinin dizinin V. derecesi haline gelmesiyle “Mansur âhengi” oluşur.

Mansur Âhengi (T+K+S+T kadar pestten icrâ ettirir)

Yegâh perdesinin dizinin VI. derecesi haline gelmesi “Şah âhengi” dir

Şah Âhengi (T+K+S+T+K kadar pestten icrâ ettirir.)

Yegâh perdesinin dizinin VII. derecesi haline gelmesi ise “Dâvud âhengi” dir.

Dâvud Âhengi (T+K+S+T+K+S kadar pestten icrâ ettirir.)

Son olarak Yegâh perdesinin dizinin VIII. derecesi (oktavı) haline gelmesi ile “Bolâhenk âhengi” oluşur.

Bolâhenk Âhengi (T+K+S+T+K+S+T - oktav - kadar pestten icrâ ettirir.)

Bu âhenk sistemlerinin her biri için imal edilmiş olan neyler de o âhengin adıyla anılmaktadır (Sipürde ney, Yıldız ney, Kız ney, Mansur ney, Şah ney, Dâvud ney ve Bolâhenk ney). Asıl perdelere göre düzenlenmiş olan ana âhenkler için imal edilen bu neyler, ana neylerdir.

Ârızî perdeler birer noktayı değil birer frekans bandını ifade ettiğinden, her biri için ayrı birer âhenk sistemi oluşturulmamış, sadece T ve K gibi geniş aralıklar için birer ara âhenk sistemi oluşturularak mûsikîmiz 12 âhenk sistemiyle icrâ edile gelmiştir.

1- Bolâhenk

2- Bolâhenk-Sipürde Mâbeyni

3- Sipürde

4- Sipürde-Yıldız Mâbeyni (Müstahsen)

5- Yıldız

6- Kız

7- Kız-Mansur Mâbeyni

8- Mansur

9- Mansur-Şah Mâbeyni

10- Şah

11- Dâvud

12- Dâvud-Bolâhenk Mâbeyni

Ara âhenklerde ise Yegâh perdesi;

Bolâhenk-Sipürde Mâbeyni’nde I. ve II. derecelerin ortasında kalmakta yani bir tam ikili aralığın yarısı kadar pestten icra edilmekte,

Sipürde-Yıldız Mâbeyni’ nde II. ve III. derecelerin ortasında kalmakta yani dizi bir tam ikili aralığa ilaveten ikili aralığın yarısı kadar (üç tane tam ikili aralığın yarısı) pestten icra edilmekte,

Kız-Mansur Mâbeyni’ nde IV. ve V. derecelerin ortasında kalmakta yani dizi bir tam dörtlüye ilaveten bir tam ikili aralığın yarısı kadar pestten icra edilmekte,

Mansur-Şah Mâbeyni’ nde V. ve VI. derecelerin ortasında kalmakta yani dizi bir tam beşliye ilaveten bir tam ikili aralığın yarısı kadar pestten icra edilmekte,

Dâvud-Bolâhenk Mâbeyni’ nde ise VII. ve VIII. derecelerin ortasında kalmakta yani dizi bir tam sekizliden bir tam ikili aralığın yarısı kadar eksik pestten icra edilmektedir.

Bu âhenklerin herbiri için de aynı adlarla anılan birer ney imal edilmiştir (Bolâhenk-Sipürde Mâbeyni ney, Müstahsen ney, Kız-Mansur Mâbeyni ney, Mansur-Şah Mâbeyni ney, Dâvud-Bolâhenk Mâbeyni ney). Bunlar da ara neylerdir.

For each of these harmonies there is a ney called with the same name (Bolâhenk-Sipürde Mâbeyni ney, Müstahsen ney, Kız-Mansur Mâbeyni ney, Mansur-Şah Mâbeyni ney, Dâvud-Bolâhenk Mâbeyni ney), and these are mid-tune neys.

Dolayısıyla Türk müziği âhenk sistemi ve neyler şu şekilde düzenlenmiştir.

Bolâhenk Nısfiye (Ana âhenk)

Bolâhenk-Sipürde Mâbeyni (Ara âhenk)

Sipürde (Ana âhenk)

Müstahsen (Ara âhenk)

Yıldız (Ana âhenk)

Kız (Ana âhenk)

Kız-Mansur Mâbeyni (Ara âhenk)

Mansur (Ana âhenk)

Mansur-Şah Mâbeyni (Ara âhenk)

Şah (Ana âhenk)

Dâvud (Ana âhenk)

Dâvud-Bolâhenk Mâbeyni (Ara âhenk)

Bolâhenk (Ana âhenk)

TASAVVUFTA NEY

Türklerin İslâmlaşma süreci X. yüzyılda başlamıştı. İslâmiyet ile birlikte zaten toplumda var olan mistik düşünce ve anlayış İslâmî bir kimliğe bürünerek, Türk tasavvuf anlayışının temellerini oluşturdu. Hoca Ahmet Yesevî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî bu anlayışın Türk toplum hayatına yerleşmesini sağlamışlardı.

Türklerin İslâmiyetten önceki dinleri olan Şamanizm, Animizm ve Totemizmde de mûsikînin çok önemli rolü vardı. Bu dinlerin tümünde törenler müzik eşliğinde yapılırdı. Örneğin çoğunlukla hâkim olan Şamanizmde kam, baksı veya şaman denilen din adamları ellerinde kopuz ile dolaşır, dînî mesajlarını mûsikî yardımıyla iletirlerdi. İslâmiyette de mûsikîye karşı bir cephe mevcut değildir. İslâm Peygâmberi Hz.Muhammed, Kuran’ ın güzel sesle ve kâideye müstenîd âhenkle okunmasını öğütlemiştir. Tecvîd ve Kıraat işte bu rağbetin sonucunda doğmuştur ve mûsikî ile yakın ilişkileri vardır.

Türklerin dînî hayatlarında mûsikî her zaman yer almıştır. Özellikle tekke hayatında, âyin ve diğer dînî törenlerde (cem, zikir, deverân vs.) mûsikînin rolü büyükse de bir çok tarîkatın törenlerinde telli çalgıların yer almasına cevâz verilmemiştir. Ancak hemen hemen bütün tarîkatların törenlerinde bendir ile birlikte ney yer almıştır. Bilhassa Mevlevîlikte neyin önemi çok büyüktür. Hz. Mevlânâ’ ya göre mûsikî Allah’ ın lisânıdır. Yüce yaratıcı Bezm-i Elest’ te ruhlara mûsikî ile seslenmiştir. Bu sebepten hangi milletten, hangi dilden olurlarsa olsunlar, insanlar mûsikî ile aynı duyguları paylaşabilirler. Hiçbir sanat insan rûhuna mûsikî kadar doğrudan doğruya ve içinden kavrayacak şekilde nüfûz edemez.

Mûsikî, son derece değerli bir mânevî temizlenme, ferahlama ve yücelme vâsıtasıdır. Rûhu kir ve paslardan temizlediği gibi, ona batmış olan dikenleri de ayıklayarak tedâvi eder. Mûsikî ile temizlenmeyen rûh yükselemez, aksine yerdeki bayağı ihtiraslara bulaşarak kirlenir ve körelir. Gerçek mûsikî insana hayvânî hisleri hatırlatmak şöyle dursun, ona “sonsuz varlık” ı hissettirir, sezdirir. Bu sezgiyle onu O’ na yaklaştırır ve nihâyet ulaştırır. Bunda en etkili ses ise ney sadâsıdır.

Hz. Mevlânâ’ nın felsefesinde ney, “insan-ı kâmil” in (yani bir takım merhalelerden geçerek olgunlaşmış insanın) sembolüdür ve aşk derdini anlatmadadır. Benzi sararmış, içi boşalmış, bağrı dağlanarak delikler açılmış, ancak Yüce Yaratıcı’ nın üflediği nefesle hayat bulan, tıpkı insan gibi geldiği yere özlem duyan ve delik deşik olmuş sînesinden çıkan feryâd ve iniltileri ile insanlara sırlar fısıldayan bir dosttur. Bu sebeple ney, mevlevîlerce kutsanmış ve “ nây-ı şerîf ” diye anılmıştır.

NEY SÖZCÜĞÜNÜN ETİMOLOJİSİ VE NEY’İN TARİHÇESİ

Sümerce’ den Farsça’ ya geçen “ nâ ” veya “ nay ”, kamış, kargı anlamlarına da gelen bu çalgının en eski adıdır. Arap toplumunda üflemeli çalgıların hemen tümü için kullanılan “ mizmâr ” sözcüğü, (nefes borusu, ses organı anlamında) ney için de kullanılmıştır. Türkçe’ de ise hemen her zaman “ ney ” olarak anılmıştır. Çeşitli Avrupa ülkelerinde de benzer adlarla (örneğin Romanya’da “ naiu ” adıyla) adlandırılmıştır.

Farsça çalan, icrâ eden anlamına gelen “zeden” sözcüğünden takılanarak oluşturulan “neyzenden” bozularak, ney icrâcısı anlamında günümüzde de kullanılan “neyzen” e dönüşmüştür. Aynı anlamda Arapça kurallarına göre oluşturulan “nâyî” sözcüğü de kullanılmıştır.

Sümer toplumunda MÖ 5000 yıllarından itibaren kullanıldığı sanılan bu çalgıya ait elimizdeki en eski bulgu, MÖ 2800-3000 yıllarından kalan bugün Amerika’da Philadelphia Üniversitesi Müzesi’nde sergilenen neydir. Çalgının o dönemlerde de dinsel törenlerde kullanıldığı sanılmaktadır. Assomption rahiplerinden Thibaut’ un “esrârengiz, cezbedici, tatlı ve âhenkli bir ses” diye tanımladığı ve şu şekilde şiirleştirdiği ney sadâsı, her dönemde insanları derinden etkilemiş, özellikle dinsel duyguları çağrıştırmıştır:

“ Kamışların üzerinden geçerken, Kuşları uyandırmaya korkan tatlı bir meltemin kanat çırpınışları”

Sadâsından gelen bu özellik neyi, ilişkide bulunduğu her toplumda önemli bir çalgı haline getirmiştir. Türklerin İslâmiyeti kabûl ile birlikte kullanmaya başladıkları ney, Xlll. yüzyıldan itibaren İslâm tasavvufunun sembolü haline gelmiştir. Bunda bu yüzyılda yaşamış büyük mutasavvıf, filozof, şair ve velî Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî ’nin rolü büyüktür.

XV. yüzyılda yaşamış bir gezgin olan Hoca Gıyaseddin Nakkaş’ın seyahatnamesinde kendilerine mahsus bir nota yazısı geliştirip kullandıklarını da bildiğimiz Hıtay Türklerinin hakanlık sarayında gördükleri oldukça ilginçtir:  “Sadinfu şehrindeki hakanlık sarayının önünde üç yüz bin kadar kadın ve erkek toplanmıştı. İki bin kadar sazende sazlarını aynı sese düzenleyip (akort edip), hep bir ağızdan hakana dua ettiler. Köslerin iki yanlarında kemençe, ney, mûsikâr ve diğer sazlarla hânendeler oturmuşlardı. Neyzenlerin bazıları neyi bilindiği üzere çalıp, bazıları ortasındaki deliklerden üflüyorlardı.”

Mûsikîde çok ileri gittikleri bilinen Hıtay Türklerinin neyi, Orta Asya’ da eskiden beri kullandıkları ve hatta onu tıpkı bir yan flüt gibi de üfledikleri anlaşılmaktadır. Tarihte Nây-ı Türkî, Hoş Nây (veya Koş Ney), Kurre Nây gibi adlarla anılan bugün yapısını ve özelliklerini tam olarak bilemediğimiz ney adından türemiş pek çok çalgı bulunmaktadır. 

 

* Sayfa içeriğinin sitemize eklenmesine katkı sağlayan değerli Orhan AKÇAM'a teşekkür ederiz.

 

 

 

 

PAYLAŞ : Email Facebook Google Twitter